Instagram’a erişim engeli ve torba kanunlar

Düşünülenin aksine, bir kanunun çıkarılış usulüyle o kanunun içerik itibariyle nitelikli olup olmadığı birbirinden bağımsız meseleler değildir. Çünkü bir yönüyle birleşik kaplar prensibi burada da geçerlidir.

Hukuk metodolojisi literatürüne girebilecek bir durumla karşı karşıyayız: Instagram’ın engellenmesinin hangi madde hükmüne dayandığını, siyasetçi ve bürokratların demeçleri üzerinden tahmin etmeye çalışıyoruz. Yani 5651 sayılı Kanun’un farklı hükümleri –özellikle m. 8 ile m. 8/A– arasında gidip gelen oynak bir ibrenin peşindeyiz.

İbrenin hangi maddeyi gösterdiğine ilişkin çokça tahmin ve yorum okudum. Ancak erişim engelleme kararı için gerekçeli şekilde “hukuka uygundur” diyen bir hukukçuya şimdiye kadar rastlamadım. Zaten bir kararın hukuka uygunluğunu tespit etmek için önce o kararı okuyabilmemiz gerekir herhalde. Kamuoyu olarak henüz o şerefe erişemedik maalesef. Dolayısıyla kararın dayanağına dair kendi tahminimi paylaşmaktansa, 5651 sayılı “internet yasası”nın geçmişine giderek olaya kanun yapma yöntemi üzerinden yaklaşmak istiyorum.

2007 yılında yürürlüğe giren internet yasası, bugüne kadar tam 14 kez müdahaleye uğramış. Ne var ki yasada değişiklik öngören düzenlemelerden 12’si -yüzde 85’lik ezici çoğunluğu- torba düzenleme olarak çıkmış. Yani birbiriyle ilgisiz konuları düzenleyen ve öğretide “ucube” olarak nitelendirilen torba kanun yönteminden internet yasası da nasibini almış.

5651’in konulduğu torbalardan başka hangi sürprizler çıkmıştır dersiniz? Bu kanunlarda; sıvılaştırılmış petrol gazlara, ev hizmetlilerinin sigortalılığına ve devlet ihalelerine yönelik düzenlemeler de yapılmış. Kimi zaman ecnebi memleketlere gönderilecek talebeler ile uzman ebelere dair hükümlere de yer verilmiş. Yine Yalova termal kaplıcalarının idaresi ile av tüfeklerine yönelik maddeler de 5651’in olduğu torbalardan çıkabilmiş.

Torba kanunların, Türk yasama faaliyetlerindeki oranı, her geçen dönem artmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta ikinci yılı biten 28. yasama dönemine bakalım. Son seçimlerin ardından koltuklarına oturan milletvekillerinin, uluslararası anlaşmaların kabulüne ve bütçeye dair düzenlemeler çıkarıldığında bugüne kadar toplam 18 kanun teklifini yasalaştırdığı görülüyor. Ancak bu 18’in 9’u torba yasalardan oluşuyor**. Yani torba kanunların, toplam kanunlara oranı yüzde 50. Bu acayip oran, aynı zamanda son dönemler için bir rekoru da gösteriyor. Çünkü aynı oran, 2002-2007 yılları arasında yalnızca yüzde 4’ken, en son 2018-2023 döneminde için on katlık bir artışla yüzde 43’e tırmanmıştı (bkz. Görsel).

Düşünülenin aksine, bir kanunun çıkarılış usulüyle o kanunun içerik itibariyle nitelikli olup olmadığı birbirinden bağımsız meseleler değildir. Çünkü bir yönüyle birleşik kaplar prensibi burada da geçerlidir. Kaplara uygulanan yerçekimi ve basınç aynı olduğundan biri çok ileri, diğeri çok geri olamaz. Dolayısıyla yasa yapım yöntemi, yasanın içeriğiyle doğrudan ilişkilidir. Instagram olayına dönmek gerekirse… 5651 sayılı Kanun’un m. 8 ve m. 8/A’daki Başkan’a erişim engelleme yetkisi veren hükümlerin de torba yasalarla oluşturulduğu dikkate alınmalı ve yasaların yapım yöntemleri üzerine de düşünülmelidir.


**Son yasama dönemine ilişkin bilgiler TBMM Kanun Teklifleri sayfasından derlenmiştir. Bu sayfada 28. yasama döneminde yasalaşan 73 kanun teklifi listelenmiş, bunlardan 3’ü bütçeyi, 52’si uluslararası anlaşmaları ilgilendirdiği için hesaplamaya dahil edilmemiştir. Kalan 18 kanundan kaçının torba olduğunun belirlenmesinde, kanundaki madde hükümlerinin aynı mevzuya odaklanıp odaklanmadığı dikkate alınmıştır. Buradan hareketle 9 kanunun torba olduğu belirlenmiştir. Bir başka ifadeyle tek başına “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ifadesinden değil, kanunların içerikleri de değerlendirilerek bir sonuca varılmıştır. Sadece isminden hareket edildiğinde torba kanun sayısının 13’e çıktığını ifade etmekte fayda var.