Avrupa Birliği, dün 2020 Türkiye raporunu yayınladı. İlerleme raporlarında bilişim ve teknoloji hukukuna dair önemli müktesebat başlıklarından biri de “bilgi toplumu ve medya“. Bu fasılda temel gösterge maalesef bu sene de geriye gidiş olduğu yönünde.
2008 yılında açılan bu fasıl başlığında Türkiye, 2018 yılına kadar önemli ilerlemeler kaydetmişti. Ancak son üç yıldır bu fasılda durum kısmi hazırlık ve geriye gidiş şeklinde değerlendiriliyor.
Türkiye, 12 yıl içinde Evrensel Hizmet Kanunu (5369), Elektronik Haberleşme Kanunu (5809), Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun (6112), Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hk. Kanun (6563) ve Kişisel Verilerin Korunması Kanununu (6698) yürürlüğe koydu.
Müktesebata uyum amacıyla çıkarılan bu düzenlemelerden birçok raporda övgüyle bahsediliyor. Ancak kanunların uygulanması konusunda AB’nin önemli eleştirileri de var. Güncel bir örnek olarak Evrensel Hizmet Kanunu’na ilişkin durum bunlardan birisi:
Bir diğer önemli mesele internette ve medyada ifade hürriyeti. İnternet düzenlemelerinin Venedik Komisyonu ilkeleriyle uyumlu olması gerektiğine bu sene de bir gönderme var. Medya organlarının çoğulculuğu, bağımsızlığı ve birkaç grup bünyesinde toplanması belirtilen endişelerden.
Bağımsız idari otoritelerin politik müdahelelerle gündeme gelmesi, bu kurumlara yapılan atama kriterlerinin azaltılması ve BTK ile RTÜK’ün Cumhurbaşkanlığıyla ilişkilendirilmesi de genel olarak raporlardaki eleştiri noktalarından.
2020 raporunda Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Dijital Dönüşüm Ofisi’nin kurulduğunu belirten AB, bu ofisin Türkiye’nin dijital dönüşüm, siber güvenlik, büyük veri ve yapay zeka alanlarında önemli bir rol üstleneceğini belirtmiş.
Özellikle siyasi gerilim yaşadığı alanlarda Türkiye’ye yönelik yanlı tutumların da yer aldığı 2020 ilerleme raporu, yine de problemlerin tespiti açısından değerli. Zira mevcut tabloyu berrak bir şekilde göremeden gerçekçi çözümler üretmek mümkün olmuyor/olmayacak.