Sokak Sanatçılığı Üzerine

Okumakta olduğunuz yazı, “Sokak Sanatçıları” başlığıyla ilk olarak mavimikrofon dergisinin nisan 2013 sayısında yayınlanan dosya çalışmasının yazılarından birisi olup Talat Kartal tarafından kaleme alınmıştır. Dosya çalışmasında yer alan diğer yazı ve röportajlar için sayfanın en alt kısmında yer alan bağlantıları kullanınız. Demincek geçtim Kızılay’dan. Gündüzün, o tek telâşesi harcamak olan başıbozuk kalabalığı, yerini gecenin telâşesiz kalabalığına tevdi…

Okumakta olduğunuz yazı, “Sokak Sanatçıları” başlığıyla ilk olarak mavimikrofon dergisinin nisan 2013 sayısında yayınlanan dosya çalışmasının yazılarından birisi olup Talat Kartal tarafından kaleme alınmıştır. Dosya çalışmasında yer alan diğer yazı ve röportajlar için sayfanın en alt kısmında yer alan bağlantıları kullanınız.

Demincek geçtim Kızılay’dan. Gündüzün, o tek telâşesi harcamak olan başıbozuk kalabalığı, yerini gecenin telâşesiz kalabalığına tevdi etmiş. Hava ihtilal türküleri söyler gibiydi. Az ilerden gelen çırtlakça bir çocuk sesi benim sükûtumu, arşın düetini kesti ve çarptı yüzüme; sonra geçti beni. Heybesinde herbirimiz için ayrı bir zarf taşıyan ulak gibiydi. Gidebildiği yere kadar gitti.

İki küçük çocuk… Sokağın kendi jargonuyla iki dilenci çocuk, sakîl ifadesiyle iki çingene çocuk. Yağmurun, birkaç saat evvel yıkadığı parke taşları kilim edinmişler. Birinin elinde büyükçe ve yaşlıca bir darbuka, muhtemelen babasından talim ettiği ritmi tutturmuş; öteki de kendi müstakil ritminde, ahengi ve senkronu olmayan şarkılar bağırıyordu.

Kimileri için bu musavver tablo ‘’süslenmiş dilencilik’’tir. Dilenciliğin ihtiyaç boyutunu aşıp meslek mesabesine tebdil olduğu günümüzde bu yaftayı anlayışla karşılamak mecburiyetinde olsam da benim nazarımda o tablo, sanattır. Evet, bu yapılana sanat demek benim hoşuma gidiyor.

Sokağın kanunu gibi sanatı da farklılık arz edecek elbette. Bol ışıltılı müzeyyen salonların hiçbir kuralının geçerliliği yoktur burada. Dinlemek mecburi değil; konuşabilir, öksürebilir, hareket edebilir ve hatta dinlemeyebilirsiniz de. Mahallî idareler son dönemlerde baskısını artırmış olsa da, esasında bu meydanın sanatçıları sadece doğadan müsade ister. Gök tavan altında bulut perde izin verdiği müddetçe, sokak sahnedir onlara. Sanatın piyasası yoktur burada, en fazla ekmek parası, karın tokluğu vardır. Playback yapılmaz; çünkü cebe değil gönle hitap edilir. Kimi gözünün nurunu bırakır bu parke taşlara, kimi el emeğini sergi etmiştir patiska şalvarına, kimi alın terinin namusunu kurtarır çöp arabalarının arkasında, kimi çocuktur; ama en çok da çocuktur. Sokakta hayatta kalmaktan çok, sokağa hayat katmak mücadelesi de denilebilir buna. Dinlenilmeye aldırış etmeden, memnun etme kaygısı gütmeden, en çok da iki ekmek için mücadeleye devam etmektir.

Bu sahnenin binlerle oyuncusu vardır eminim, ve milyonla seyircisi. Sokak sanatçısı dendiğinde pek çoğunun aklına ilk önce, muhtelif müzik aletleri ile müzikal sergi yapan üniversite öğrencileri gelir. Bazılarının aklınaysa belki sadece bunlar gelir. Ama bana kalırsa sokak sanatının belirgin bir tasviri yoktur. Kokoreç kıymalarken ritim tutan gece esnafı, el emeği örgülerini satmaya çalışan teyzeler, simit satan amcalar, ‘’ağbi bi mendil alır mısın?’’ diyen çocuklar ve sokak sahnesinin son perdesinde belediye temizlik görevlileri… Hepsi bu sanatın içinde. Hepsi bu mutevazı sanat binasının herhangi bir yerini teşkil etmekte. Hepsi masumdur diyemem elbette ama bana sorarsanız bu sahnenin en masum oyuncuları çocuklar ve yaşlılardır. Sebebini ben de bilmiyorum, açıkçası sebebiyle çok ilgilenmiyorum da ama ne vakit sakız satan bir çocuk yahut simit satan bir ihtiyar görsem, vicdanımın baskısı altında ezim ezim eziliyorum. Sanki bu insanlara evvelde ödenmemiş borçlarım varmış da onlarla karşılaşmaya utanıyorum. Hani beni görmemeleri için neredeyse yolumu değiştireceğim. Sonra birbirimizle tanış olmadığımız aklıma geliyor, onlara maddi değil manevi borçlu olduğumu hatırlıyorum, vicdanımın altından kalkıp doğruluyor ve yürümeye devam ediyorum. Öyle işte.

Bir de yine bana göre memleketin en namuslu işini yapanlar var tabi, ‘’çöpçü’’ diye bilinirler. Onlar da bu sahnenin masum sanatçılarındandır. Aslında onlara çöpçü demek beni rahatsız ediyor da neyse konumuz bu değil.

Haddizatında, heybemde onları anlatmaya ziyadesiyle kelime var amma yazmaya yer, uzatmaya lüzum yok.

Velhasılı kelam sokak sahnesinde para bilete değil, emeğe verilir ve gönülden kopar. Gönülden kopan para ise temizdir ve temizler.

Sokağa, kanununa ve sanatına hakkını teslim etmek temennisiyle… ■

“Sokak Sanatçıları” dosyasının muhtevası