Kişisel Verileri Koruma İpuçları #2; Think Before You Post!

Dizinin ikinci yazısını önemli bir internet mottosuna ayırdım; göndermeden önce düşün [1.Think before you post]! Çünkü internet asla unutmaz [2. The web never forgets]. Schrems v. Facebook Avusturya’lı bir hukuk öğrencisi olan Max Schrems, 2012 yılında Facebook’tan profil sayfasının çevrimdışı bir kopyasını ister. Schrems, uzun yıllar kullandığı bu sosyal ağın, kendisine ilişkin hangi bilgileri tuttuğunu merak etmektedir. Facebook’tan…

Dizinin ikinci yazısını önemli bir internet mottosuna ayırdım; göndermeden önce düşün [1.Think before you post]Çünkü internet asla unutmaz [2. The web never forgets].

Schrems v. Facebook

Avusturya’lı bir hukuk öğrencisi olan Max Schrems, 2012 yılında Facebook’tan profil sayfasının çevrimdışı bir kopyasını ister. Schrems, uzun yıllar kullandığı bu sosyal ağın, kendisine ilişkin hangi bilgileri tuttuğunu merak etmektedir. Facebook’tan gelen cevap şaşırtıcıdır. Çünkü Schrems’in profil sayfasına ilişkin dosya tam 1222 sayfadır. Bu sanal otobiyografi dosyasının içerisinde, daha önce arkadaşlarının duvarına yazıp sonradan sildiği yazılar ve arkadaşlarıyla yaptığı eski konuşmalar, check-in yapmamasına rağmen cihazlarından alınan lokasyon-yer bilgileri ve ilgili ilgisiz bir çok kişisel veri bulunmaktadır.

Unutulma ve Hatırlanma arasındaki denge

Kişilerin internetteki davranışlarının Facebook tarafından asla “unutulmadığını” gösteren bu örnek, dijital çağda unutulma ve hatırlanma arasındaki dengeye odaklanmamız gerektiğini işaret ediyor.

Unutulma ve hatırlanma arasındaki denge neyi ifade ediyor? (i) Dijitalleşmeden önce kuralın unutulma, istisnanın hatırlanma olduğunu, (ii) dijitalleşmeyle birlikte bu iki kavram arasındaki dengenin alt üst olduğunu; yani artık dijitalleşen dünyada kuralın hatırlanma, istisnanın ise unutulma olduğunu ifade ediyor[3. PESCHKE, Lutz; ““The Web Never Forgets”;  Aspects of the Right to be Forgotten“, Gazi University Faculty of Law Review, 2015, Cilt 19, Sayı 1, s. 152].

Unutulma ve hatırlanma arasındaki dengenin değişimini gösteren iki önemli figür. İlkinde: "İnternette, kimse senin bir köpek olduğunu bilmez." İkincisinde: "Seninle ilgilenenler, yalnızca köpek olduğunu bilmekle kalmaz, kürkünün rengini, ne sıklıkla veterinere gittiğini ve en sevdiğin köpek oyunlarının ne olduğunu da bilir."
Unutulma ve hatırlanma arasındaki dengenin değişimini gösteren iki önemli figür.
Soldaki meşhur karikatürde: “İnternette kimse senin köpek olduğunu bilmez.
Sağdaki[4. Kullanılan metin için bkz. Sweeti Kumari Sah, “Canvas Fingerprinting” başlıklı sunum. Fotoğrafın hakları Dan Saelinger’e aittir.]: “Seninle ilgilenenler, yalnızca köpek olduğunu bilmekle kalmaz, kürkünün rengini, ne sıklıkla veterinere gittiğini ve en sevdiğin köpek oyunlarının ne olduğunu da bilir“.

Unutulma ve hatırlanma arasındaki dengenin değişmesi, normal şartlar altında insanların dijital dünyada yeni izler bırakmaktan imtina etmesi sonucunu doğurması gerekiyordu. Aslında bu, işin en tabi sonucuydu. Çünkü, artık internet unutmamaya başlamıştı. İnsanlar; Schrems örneğinde  olduğu gibi gönderi ve mesajlarının, silinmesine rağmen hâla paylaşım yaptığı sitenin veritabanlarında tutulmaya devam ettiğini artık biliyorsa, tâbi olarak ileride silinme ihtimali olan paylaşımlarda bulunmaması gerekirdi.

Daha çok paylaşmaya teşvik

Olması gereken eğilimin aksine dijital dünyadaki eğilim ise, hayatların daha da dijitalleşmesi, yâni gerekli gereksiz, doğru yanlış, yasal illegal paylaşımların daha da artması oldu. Bu durum, aslında sürekli paylaşım yapmaya teşvik eden dijital çevrenin getirdiği bir sonuçtu. Facebook’un CEO’su Zuckerberg, bir yandan gizlilik çağının artık bittiğini söylerken, diğer yandan insanları Facebook’ta her sabah “aklında neler var? ekranıyla karşılıyor, onlardan ne yaptıklarını veya nasıl hissetiklerini eklemelerini ve yerlerini bildirmelerini istiyordu.

Aklında neler var, yerini bildir, hislerini ifade et

Neticede bu paylaşma eğilimi interneti korkunç bir paylaşım ağına çevirdi. İnsanların mahremiyetlerini internete rızalarıyla yüklemesi, akıl almaz boyutlara ulaştı. Özellikle veri saklama teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda istisna olarak anılan unutulma kavramı, artık bir istisna olarak bile var olmamaya başladı. Çünkü, artık saklanan her verinin çevrimiçi ve çevrimdışı depolama alanlarına gömülmesi, ‘unutulma’yı imkânsız kıldı.

Paylaşmadan önce düşün!

Bütün bu tablo karşısında yapılması gereken çok basit bir şey var: paylaşmadan önce düşünmek[5. Yazıya sosyal medya üzerinden gelen, kıymetli bir yorum: “Motto ‘bağlanmadan (çevrimiçi) olmadan önce iki kere düşünün‘ şeklinde genişletilebilir. Zirâ yazıda da belirttiği gibi, kullanıcının aktif bir hareketi olmaksızın toplanan konum bilgileri vb. de bu kapsamda.” –Baran Kızılırmak]. Özellikle unutulma ve hatırlanma kavramlarının alt üst olduğu bu dijital dünyada paylaşmadan önce düşünmek elzem. Facebook’ta bir fotoğrafa yorum yapmadan önce, Instagram’da fotoğrafını paylaşmadan önce, Swarm’da çok sevdiğin bir kafede check-in yapmadan önce, Snapchat’te dudak büktüğün özçekimleri paylaşmadan önce,  Twitter’da birilerine hakaret etmeden önce ve Google’da bilgisayarınla veya hesabınla ilişkilendirilmiş şekilde arama yapmadan önce bir kez daha düşünmek gerekiyor. Çünkü eğer düşünmezsek, internet bizi ve paylaştıklarımızı asla unutmayacak. Çünkü internet artık asla unutmuyor. Bu nedenle internette altın kural: “unutulmak istiyorsan, o şeyi hiç yapma!”.

think-before-you-post
Paylaşmadan önce, paylaştığın şey; 1) Doğru mu? 2) Kırıcı mı? 3) Kanunî mi? 4) Gerekli mi? 5) Nazik mi? düşünmek gerekiyor[6. Bu konudaki ayrıntılı bilgi ve sorulması gereken diğer bazı sorular için bkz. Young Clergy Women ve The Gospel Coalition]. Türkiye’deki sosyal medya kullanıcıları için en çok, gerekli mi ve doğru mu sorularının sorulması gerekiyor. Özellikle dinî ve politik meselelerde paylaşılan şeyin doğruluğu üzerinde durulmalı; paylaşılan selfie ve benzeri şahsî paylaşımlar için de gerekli mi sorusu sorulmalı. Görsel: ftloyb.com